Motosiklet ve Hız


2016 yılında hayatımın en güzel değişimlerinden birini yaşadım. Çocukluğumdan beri hayallerimi süsleyen motosiklet hayatıma girdi, girmekle de kalmadı hayatımın bir parçası oldu.

O günlerde hayatımda strese bağlı bazı sağlık sorunları yaşıyordum. Doktorum fiziksel aktivitemi arttırmamı ve işten uzaklaşmamı önermişti. Tam da o günlerde çocukluk arkadaşımın kız kardeşinin motosiklet eğitimleri verdiğini öğrendim. Zaten çok istediğim bir şeydi, bir değişiklik olsun diyerek hafta sonu eğitime gittim ve o gece ağrısız, bebekler gibi bir uyku uyudum.

Eşim de o yaz doğum günümde bana tüm motosiklet ekipmanlarımı hediye aldı ve motosiklete ilk adımımı eşim sayesinde atmış oldum. Hayatımda belki de en mutlu olduğum, unutamayacağım bir gündü. Aynı gün gidip ilk motosikletimi de aldık. Yamaha YBR 125.

Tabi belirli bir yaştan sonra bu tarz hobileri öğrenmek biraz zaman alıyor. İyi bir eğitimle bu süre hem kısalıyor hem de kalitesi artıyor. Tolstoy'un dediği gibi 'Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor.' Ben de eğitim alarak bu işe başladım.

Kısa bir süre sonra motosikletimi değiştirip Honda NC750x aldım. Gerçek anlamda motosiklet sürmek işte o zaman başladı. Yaklaşık 35 bin km gezdik.

Tecrübem, becerilerim her geçen gün artıyordu. Yeni arkadaşlar, gruplarla tanışıyordum.

Bu sürüşlerin bir çoğunda çokça duyduğum, "Tempolu sürmek" üzerine çok düşünmeye başlamıştım. Nedense tempolu sürmekle hızlı sürmek birbirine çok karıştırılıyordu. Aldığım eğitimlerden bildiğim tek bir sürüş şekli vardı, o da "Güvenli sürüş" oldu. Hiç bir eğitimde yada kaynakta templo sürüş diye bir şeyden bahsedilmiyordu. Ancak ileri sürüş eğitimlerinde akıcı sürüşten bahsediliyordu fakat bu hızlı sürmek değildi. Zaten iyi bir sürücünün düşük hızda da tempolu yada akıcı sürebilmesi gerekmez mi?

Herkesin motosiklet sürmesindeki amacı farklı. Bazıları hızlı sürmek için motosiklet sürüyor da olabilir. Gerçekten amacı bu olanlar için de güvenli pistler var. Ancak trafikte araç sürmenin belirli kuralları var.

Biraz uzun bir giriş yazısı oldu ama bu yazıyı yazmamın asıl amacı hız konusuna değinmek.

Evet gelelim hız konusuna..

Ne yazık saatte 20 km bile yapamayan bir canlı, tenekenin üstüne binince egolarının esiri oluyor. Altımdaki makine filan, geçin bunları. En teknolojik makinada bile yerle temasınızı avuç içi kadar bir yüzey sağlıyor, neyin teknolojisinden bahsediyorsunuz. Sadece gerçekleri görmemek için uydurduğumuz bahaneler.

Gerçekten tehlikelerden uzaklaşmak için hız limitlerinin biraz üstünde yada otomobil sürücülerinden biraz daha hızlı olmak, "GÜVENLİK" içinse kabul edilebilir.


Bilimsel istatistikler de mi yanılıyor? Kazaların %80'ninden fazlasının sürücü kaynaklı bunların da %70'inden fazlasının hız kaynaklı olduğu biliniyor. Üstelik yine bahane olarak öne sürdüğümüz "Türkiye şartları" na göre değil İsveç'de bile durum böyle. Orada sadece kaza sayısı daha az. ama oran aynı.

https://www.egm.gov.tr/trafikte-hiz-ve-kaza-riski


Yine kazalardan sonra yapılan araştırmalarda ortak verilen cevap, "her şey çok hızlı, bir anda oldu, anlayamadım bile" şeklinde. Çünkü insan zihnin saate 20 km nin üstünde bazı şeyleri algılamamaya başlıyor. Motosikleti bir süre sonra çok tekrar ettiğimiz için omurilik merkezli kullanıyoruz ama tehlikle anında devreye beyin giriyor. İşte o anda eğer eski bir tecrübe varsa ki bunların arasında beyin genellikle çocuklukta verdiği tepkileri öncelikli seçiyor, yada düşünerek ve analiz ederek yani tehlikenin başlama anından bitiş anına kadar olan farklı çözümleri simüle ederek aralarından en düşük riskli olanını seçiyor. Bunu panik halindeyken yapıyorsunuz ve hızınız yüksekse genellikle ilk seçeneği farkında olmadan uyguluyorsunuz.

Yine bu hız konusuna çokça gelen tepkilerden biri de 80 li yıllarda tasarlanan ve o günün teknolojisi taşıtlara göre belirlenen kuralların günümüz şartlarına uygun olmaması yönünde. Yine ego, yine bencillik, başka bir şey değil. Tekrar ediyorum, neyin teknolojisi? Yere basan 10 cm'lik kauçuk mu yoksa üzerinde gittiğiniz asfalt mı? Bu kurallar öyle sandığınız gibi araçların teknolojisine göre belirlenmiyor. Yol, hava, mevsim, diğer sürücüler, diğer araç türleri, yayalar, yerleşim yerleri, istatistikler, vb. vb... Dünya kadar faktör var. Bunu belirleyenler bilmiyor doğrusunu ama siz 10-20 km daha hızlı gitmek için doğrusunu biliyorsunuz öyle mi? Peki diyelim ki otomobiller için 110 km olan şehirler arası bölünmüş yol hız limitini motosikletler için 120 yaptılar. O hızda mı gideceksiniz? Yine yetmeyecek çünkü insanların istek ve arzularının limiti yok?


Bir başka dikkat edilmesi gereken nokta da azami hız limiti kavramı. Azami kelimesinin anlamını sanırım bir çok kişi bilmiyor yada bilmemezlikten geliyor. Azami hız 70km. olan bir yolda sürekli olarak 70 ile gidilmemelidir. Üstelik amacımız yol yapmak, daha çok motor sürmek değil mi? Hızınızı azalttığınızda o çok sevdiğiniz, üzerinden inmek istemediğiniz motorunuzun üzerinde geçireceğiniz süre artıyor. Atmıyorum, tamamen bilimsel.

Peki 3 şeritli bir otobanda, hani tadını çıkaracağınız virajlarda yok, sizden başka 1 tane bile araç yokken bile, yani bir mazeretiniz yokken bile hız limitlerinin üstünde sürüyorsanız sorunun kaynağı sizsiniz.

Kalın sağlıcakla.

Havuçlu Kek (Starbucks Carrot Cake)


Malzemeler

* 1 1/2 su bardağı şeker
* 1 su bardağından biraz eksik zeytinyağı
* 4 yumurta
* 2 çay kaşığı tarçın
* 1 tutam muskat
* 2 çay kaşığı kabartma tozu
* 1 1/2 çay kaşığı karbonat
* 1 çay kaşığı tuz
* 1 paket vanilya
* 2 1/4 su bardağı un
* 3/4 su bardağı ceviz
* 3 su bardağı rendelenmiş havuç

Yapılışı

Şeker ve zeytinyağı iyice çırpılır, yumurtalar teker teker ilave edilerek yedirilir. Kalan malzemeler sırasıyla eklenerek karıştırılır (ben kuru malzemelerin hepsini birlikte eleyerek ekledim) Havuçları tavada az şeker ile biraz soteledikten sonra soğuması beklenir, en son ceviz ve havuç eklenerek yağlanmış kek kalıbına dökülür. 180 derece ısıtılmış fırında 35-40 dakika pişirilir. Pişirildikten sonra üzeri pudra şekeri ile süslenerek servise hazır olur.

Afiyet olsun..

Fotoğrafta netleme

Herkes HD görüntü kalitesinde jilet gibi keskin fotoğraflar çekmek ister. Fotoğraflarımızı çektikten sonra fotoğraf makinesinin üzerindeki 3 inçlik ekranda mükemmel görünen fotoğraflarımızı ise bilgisayarımıza kaydettiğimizde bulamayız. Hele ki bir de Apple'ın yeni ekranlarında retina çözünürlüğünde bakıyorsak büyük bir hayal kırıklığı yaşarız.

Oysa bazen çok basit hatalar yüzünden farkında olmadan netliği kendimiz bozmuş olabiliriz. Fotoğraf makinemizin üzerindeki ekran ise bu detayı gösteremeyecek kadar küçük olduğundan sonucu anca bilgisayarda görürüz.

Bunun için fotoğrafımızı çektikten sonra mutlaka net olmasını istediğimiz yere zoom yapıp görüntüyü yaklaştırmalı ve kontrol etmeliyiz. İmkanınız varsa fotoğraf makinenizi bilgisayarınıza bağlayıp sonuçları anında görmelisiniz. Lightroom programının "tethered capture" özelliği sayesinde ister fotoğrafları bilgisayarınızdan çekin, isterseniz makinenizden ve siz aktarmak için bir şey yapmadan fotoğraflarınız ekrana gelsin. Dilerseniz bilgisayarınızın ekranını da daha büyük ve daha yüksek çözünürlüklü bir ekrana bağlayıp fotoğraflarınızı görebilirsiniz.

Benim bugün anlatmak istediğim konu aslında biraz farklı. Az önce netliği nasıl kontrol edeceğinizden biraz bahsettim. Asıl dikkat çekmek istediğim konu ise yapılan basit bir netleme hatası.



Fotoğraf çekerken önce netleyeceğimiz noktayı hedef alır, deklanşöre yarım basar netleriz ve sonrasında kadrajımızı düzeltip tam basar ve fotoğrafı çekeriz. Tabi herşeyi otomatik ayarlarda yapıyorsanız ve size bir şey demiyorum.

Aşağıdaki şekille bunun sebebini açıklamaya çalıştım. Hata açısal mesafe farkından kaynaklanıyor ve açık diyafram fotoğraf çektiğinizde net alan derinliğiniz azaldığında daha belirgin oluyor.

 
Siz göze netleme yaptığınızda ve daha sonra fotoğraf makinenizin yönünü değiştirdiğinizde netleme noktanızda açıdan dolayı değişmektedir ve çektiğiniz fotoğraflardaki net görünmesini istediğiniz nokta çok az da olsa değişmektedir. Bu da özellikle çok keskin, çok net fotoğraf çekmek isteyenlerin neden istediği sonucu alamadığının sebebidir.

Bu sorunu düzeltmek için benim izlediğim yöntem elle netleme halkasını düzeltmek. Yani manuel focus yapıyorum.

Şimdi gelelim bir başka konuya. Normalde netlemeyi deklanşöre yarım basınca yapıyoruz. Oysa bu ayarı iptal edip fotoğraf makinenizin üzerinde bulunan AF-On (Nikon için) düğmesi ile de netleme yapabiliyoruz. Ben artık bunu kullanıyorum. Böylece sadece benim istediğim zaman netleme yapıyor ve netleme yaptıktan sonra elimle de ince ayar yapabiliyorum. Deklanşörden elimi çekip tekrar bassam bile yaptığım netleme bozulmuyor.

Bunu öğrendiğinize göre artık fotoğraf çekerken daha dikkatli olur ve net fotoğraflar çekersiniz.

Başka bir yazımda görüşünceye kadar hoşçakalın.